Hülya Koçyiğit, TRT 2 ekranlarında yayınlanan “Film Üzere Hayatlar” programında konuklarını ağırlamaya devam ediyor. Programın bu haftaki konuğu …
Hülya Koçyiğit, TRT 2 ekranlarında yayınlanan “Film Üzere Hayatlar” programında konuklarını ağırlamaya devam ediyor. Programın bu haftaki konuğu, üretimci Onur Güvenatam oldu.
İlköğretim ve liseyi Ankara’da tamamladıktan sonra Londra’da İşletme okuyan Onur Güvenatam, sinema ve televizyon alanına Londra’da başladığı bir stajla yöneldiğini söyledi. Bir televizyon kümesinde staj yapma imkanı sonrası, büyülendiğini belirten Güvenatam ‘’Gerçekten büyülendim, inanılmazdı. Bir anda kendimi o dünyanın içinde buldum. Proje geliştirme kısmındaydım. Farklı fikirlerimin karşılık bulduğunu görünce o beni biraz daha heyecanlandırdı’’ dedi.
Yapımcılığın yanlış algılandığını söyleyen Onur Güvenatam ‘’Para olmadan üretimci olunmaz üzere bir algı var. Halbuki fikir olmadan üretimci olunmaz. Sizin âlâ bir fikriniz olduktan sonra ona herkes zati ilgi gösterir.. Oyuncu da direktör de senarist de, bunu satın alacak ya da finanse edecek kanal da platform da ilgi gösterir. Kâfi ki âlâ fikrin olsun’’ dedi.
İlk yapımcılık tecrübesini Bahtımın Yazıldığı Gün ile yaşayan üretimci, bu türlü bir başarıyı hiç iddia etmediğini söyledi ve ‘’işi sahiden birinci öğrendiğim projeydi. Hayatımda birinci kere senaryo okudum. Senaristle nasıl konuşulur birinci kere öğrendim. Direktörle, senaristle, oyuncularla nasıl konuşmak lazım, montajda neye dikkat etmek lazım orada öğrendim. Benim için fevkalade bir okuldu ve olağan ki o denli de bir sonuçta beklemiyordum’’ dedi.
Senaryonun çok değerli olduğunu vurgulayan ünlü üretimci ‘’Yurtdışı satışlarında, çok kısım izleyemedikleri için birinci başta direkt postere bakıp, kim oynuyor, kim var vitrine bakıyorlar aslında lakin her ne olursa olsun en kıymetli şey senaryo. Senaryo bu işin her şeyi. Senaryo olmadıktan sonra ne yaparsan yap, ne kadar hoş olursa olsun bir şey olmaz’’ dedi.
Yapımcılık mesleğine İstanbullu Gelin ile savlı bir şekilde devam eden Onur Güvenatam, Gülseren Budayıcıoğlu ile tanışıklığının eskiye dayandığını söyledi. Güvenatam ‘’Gülseren Hanım benim Ankara’dan doktorumdu. Çok hürmet duyardım ona. O yüzden de çok yakın ve çok samimi hissederdim. Aslında onu ikna etmek olağan ki çok sıkıntı oldu fakat sonucu hoş oldu. O da o sonucu gördükçe daha fazla içine girmek istedi. Bizim nitekim Gülseren Hanım’la yollarımızın kesişmesi de rastgele bir psikiyatrist üzere değil zira Gülseren Hanım da yazmayı seviyor, roman yazıyor, insanlara hitap etmeyi ve insanlara şifa olmayı çok seviyor. Gerek kitap gerek dizi gerek bir yere çıkıp bir konuşma yapmak olsun insanlara hizmet etmeyi seven bir insan. Bize daima söylüyorlar ticari diye para vesaire nitekim bunlar bizim çok ikinci, üçüncü plandaki şeyler’’ dedi.
Günün birinde Örümcek Adam, Superman üzere kahraman öykülerimizin olacağına inandığını belirten Onur Güvenatam ‘’Onları kendi dilimizce anlatacağımıza çok inanıyorum. Biz Hakan Muhafız’da üstün kahraman denemiş olduk’’ dedi.
Ünlü üretimci muhteşem kahramanlarla bizim üstün kahramanlar ortasındaki farktan da bahsetti ve ‘’Hakan Muhafız’ın birinci montajını izlettirmiştim yabancılara. Babasının vefat ettiği bir sahne vardı harika kahramanın. Hüngür hüngür ağlıyordu. Ben ‘Bizim harika kahraman bu türlü olur ağlar’ dedim. Hisleri hala vardır. Batıdaki muhteşem kahramanlarla bizim yapacağımız muhteşem kahramanlar arasında his manasında çok önemli bir fark olacak. Zira ben Batı ile aramızdaki en büyük farkı bu olarak görüyorum. Bizim hislerimiz hala çok canlı, çok dinç ve çok gerçek. O yüzden en büyük avantajımızın, en büyük gücümüzün bir taraftan da bu olduğuna inanıyorum. Batı, yüksek hisleri fevkalade bir şekilde bastırıyorlar. Biz o hisleri daha rahat çıkartıyoruz. O yüzden ben bu toprakları insanlarımızı bu bahiste çok avantaj sahibi görüyorum dürüst olmak gerekirse.’’ dedi.
Dijital platformların, sinema ve televizyon ile rekabetiyle ilgili de konuşan Onur Güvenatam ‘’Sinemanın asla biteceğini düşünmüyorum. Ki bunu yakın vakitte Bergen sineması kanıtladı. O yüzden sinemanın kesin canlanacağını düşünüyorum. Âlâ işlerin muhakkak izleyiciyle buluşacağını düşünüyorum. Sinemanın bir toplumsallaşma, onun zevki, tadı o karanlık yere girip bir dünyadan kopuk o sinemanın içine girmek farklı. Televizyon da Türkiye’de bilhassa daima yaşayacak. Dijital platformların 3-4 milyon üyesi olsun. Televizyon dediğin şey 80 milyon. Nasıl bir rekabet olabilir?
Hepsinin yeri farklı lakin ben televizyonu çok kıymetli bir araç olarak görüyorum. Bu mevzuda üstümde de çok büyük bir sorumluluk hissediyorum. Onca meskenin salonuna girmek, onlarla birlikte orada onlara bir bildiri vermek. Zira günün sonunda eşiyle çoluğuyla çocuğuyla bir şey izliyor. Hakikat bildirisi vermek o manada çok önemli’’ dedi.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
