Köy ve kırsalda toplumsal, kültürel, ekonomik ve toplumsal gelişime yardımcı olmayı hedefleyen Tohumluk Toplumsal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve …
Köy ve kırsalda toplumsal, kültürel, ekonomik ve toplumsal gelişime yardımcı olmayı hedefleyen Tohumluk Toplumsal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfının kurucusu sanatçı Pınar Ayhan, vakfın projelerini, etkinliklerini ve değerli ayrıntıları MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Kendisini Tohumluk Toplumsal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı’nı kurmaya yönlendiren sebeplerden bahsederek kelamlarına başlayan Pınar Ayhan, vakfın kuruluşunu “Vakfımız resmî olarak, bundan iki yıl evvel kuruldu; lakin hazırlıkları çok daha öncesine dayanıyor. Ben, son altı yıldır “Orada Duruverseydi Zaman” ve “Kemal” isminde iki müzikal belgesel sahneliyorum. Tarihî kıssaları müzik ile, edebiyat ile; yani hayatın içinde var olan olgularıyla birlikte anlatıyorum. Lakin bir mühlet sonra okumanın, anlamanın ve sahnelerde öğrendiklerimizi anlatmanın kâfi olmadığını; bir şeylerin eksik kaldığını anladım. Asıl öğrenmenin “yapmak” ile geldiğini, yeniden geçmişin kahramanları öğretti bana. Köy Enstitülerinin eğitim prensibini “İş içinde, iş için, işle eğitim.” olarak tanım eden İsmail Hakkı Tonguç’a, “Duyarsam bilirim. Görürsem hatırlarım. Yaparsam anlarım.” diyen Konfüçyüsler, Hasan Âli Yüceller, Mustafa Necatiler, Reşit Galipler ve onlar üzere pek çok duayen toplum mimarı da eşlik edince, sanatımı sahneden alana taşımaya karar verdim. İşte bu anlayış ve muhtaçlık ile köylere gitmeye ve yitirdiğimiz toplumsal bağlantı ağını bir bir, ilmek ilmek dokumaya başladık. Akabinde benim üzere düşünen; toplumun muhtaçlıklarını kendininkinin önüne koyabilen; ülke, vatan, toprak, tabiat, insan diyebilen birbirinden pahalı dost ile vakfımızı kurmaya karar verdik” kelamlarıyla anlattı.
Vakfın temel emellerinden bahseden Ayhan “Biz, Tohumluk Toplumsal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı gönüllüleri olarak diyoruz ki; “Köy ile kent ortasındaki ekonomik ve kültürel eşitsizlik ortadan kalkmalı; köylü ile kentli arasında kaynaşma sağlanmalı ve her iki kesim de birbirinden öğrenmelidir”. Bizler hem besinin hem de insanın cet tohumunun peşindeyiz. Has, gerçek, bereketli ve pak olanın tekrar ilgi gördüğü bir dünya için çalışıyoruz. Bugünün dünyasında hem asli manasıyla hem de mecazi manasıyla hastalanıyoruz. Yerken zehirlenmemek için tohumumuza, yaşarken zehirlenmemek için de özümüze, kültürümüze sahip çıkmamız gerektiğini biliyoruz. Bu anlayışı ve uyanışı kırsaldan kente her yere yaymakla kalmayıp tahliller üretmenin yollarını da açıyoruz” dedi.
Tohumluk Vakfı olarak, on komiteleri olduğunu söz eden Pınar Ayhan; Bursa, İzmir, Eskişehir, Trabzon ve Kayseri’deki gönüllüleri sayesinde periferide de etkin projeler yürüttüklerini lisana getirdi. “Kültür ve sanatın aydınlatıcı ve sağaltıcı tesiriyle birlikte tarım ve besin, eğitim, irtibat, proje, gençlik, bilim ve teknoloji, toplumsal yardımlaşma, kaynak geliştirme, iktisadi işletme ve spor komitelerimiz, çalışmalarını etkin olarak sürdürüyorlar. Sosyologlar, psikologlar, sanatkarlar, tarım ekonomistleri, teşebbüsçüler, ekonomistler, istatistik uzmanları üzere multidisipliner bir alanda, toplumsal ömür olgusunun gereksinim duyduğu tüm parametrelerden faydalanıyoruz” diyen Ayhan takımlarının uzmanlığına dikkat çekti.
Gelecek projelerinden de bahseden Pınar Ayhan “Bu yıl sporda yeni bir proje ile çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kırsalda olup spora merakı olan fakat maddi ve fiziki koşulları elvermeyen kız çocuklarına, “Adım Adım” projesi kapsamında maratonlarda koşarak burs dayanağı vereceğiz” dedi. Kendilerini geliştirmeyi prensip edindiklerini belirten Ayhan “En yoğun eğitimi kendi gönüllülerimiz arasında besin, tarım, kooperatifçilik üzerine alıyoruz” tabirlerini kullandı.
Pınar Ayhan kelamlarını şöyle tamamladı: “Bütüncül yaklaşım bağlamında eksiği, yanlışı hissedilen tüm alanlarda kırsalı ve kenti; onların simbiyotik paydaşlarını gerçek ve istikrarlı platformlarda bir ortaya getirmek için Tohumluk Vakfı şemsiyesinin altında toplanmış yüzlerce gönüllüyüz. Bugün artık hiçbir varlığın bir başkasından üstün olmadığını; aksine tüm canlıların birbirinin sağlıklı ve istikrarlı varoluşuna duacı olması gerektiğini bilerek ve hissederek yola çıktık. Tıpkı sembolümüz olan karahindiba üzere, ardımıza aldığımız rüzgar sayesinde süratle çoğalmayı ve uzaklara ulaşabilmeyi gaye edindik. Bu şuura sahip her vatandaşı vakfımıza istekli olmaya ve kelamda değil özde gönül vermeye davet ediyoruz.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
