Ne vakit bir şey inşa edilse, yırtıcı hayatın yuvası olabilecek diğer bir toprak modülünün yok olduğunu belirten Akacan Holding İdare Konseyi …
Ne vakit bir şey inşa edilse, yırtıcı hayatın yuvası olabilecek diğer bir toprak modülünün yok olduğunu belirten Akacan Holding İdare Konseyi Lideri Bulut Akacan, “Bir şey inşa ettiğimiz vakit, bu nedenle yerinden olacak yabanî hayatın da barınmasını sağlamak sorumluluğumuzdur” dedi.
Kentleşmenin, tipler ve ekosistemler için kıymetli bir tehdit oluşturmaya devam ettiğine dikkati çeken ünlü iş insanı Bulut Akacan, inşaa edilecek binaların insan ve tabiat arasında daha âlâ bir istikrar kurabileceğini söyledi. Bulut Akacan, yaptığı yazılı açıklamada, bunun nasıl başarılacağını şöyle anlattı:
YEŞİL ÇATILAR
“Biyoçeşitliliği teşvik etmede kentlerin oynadığı olumlu roller çeşitli dizaynlarla desteklenebilir. Binalarımızın tabiat için tehdit oluşturması gerekmiyor. Bunun yerine bitki ve hayvanları barındırabilirler. Bilhassa büyük, kentteki binaların yüzey alanı değerlidir. Yabanî ömür çatılarımızda ve duvarlarımızda yaşayabilir.
Binalarımıza biyolojik çeşitliliğe sahip yeşil çatılar inşa ederek kuşlara, çiçeklerin etrafında dans eden kelebeklere, çekirgelere ve başka böceklere mesken sahipliği yapabiliriz.
KUŞ KONUTLARI, ARI TUĞLALARI
Steril kutular olarak nitelendirebileceğimiz çağdaş konutlar çok düzgün kapatılmış olduğundan ve ayrıyeten çok fazla kuytu ve yarık bulunmadığı için, kuşlar saçakların altına yuva yapmakta zorlanırlar.
Çözümlerden biri, duvarlara yapay süratli yuvalar yahut kutular ya da içinde delik olan tuğlalar yerleştirmektir, böylelikle kanatlılar çatı katındaki yuvalama alanlarına erişebilir. Osmanlı’daki kuş meskenleri günümüz mimarisine de uygulanabilir.
Benzer şekilde, yabanî ömrü binaların dokusuna dahil eden birçok müdahale vardır. Örneğin arı tuğlalarını ele alalım. Arıların yuva yapmasına müsaade veren küçük deliklerle doludurlar.
SİVRİSİNEKLERE KARŞI YARASALAR
Bu cins yapıların yararları arasında daha istikrarlı ekosistemler olabilir. Meskeninize yahut apartmanınıza yuva yapan bir yarasa kolonisi yaz akşamları sivrisinekleri uzak tutmakta çok etkilidirler.
Yaban hayatının meskenlere muhtaçlığı var ancak birebir vakitte beslenmeye de muhtaçlığı var. İmar kanunundaki boşlukları kullanarak birbirine uzaklığı üç metreden az olan binalar inşa edersek yeşil alanlara yer kalmaz. Binalarımızın etrafında yaban hayatının beslenebileceği ömür alanlarını da unutmamalıyız. Böylelikle kentin kalbinde tabiata yakın oturabiliriz.
BAYKUŞ, TİLKİ, ÇAKAL, KİRPİ
Avustralyalı bilim insanları, ülkedeki tehlike altındaki bitki ve hayvanların yüzde 30’unun kentlerdeki yeşil alanlarda barındığını keşfetti.
Geçenlerde New York City’deki Bronx Irmağı etrafında dolaşan bir vaşak keşfedildi. Kanada’nın Kuzey Kutbu tundrasına has bir kar baykuşu 130 yıldır birinci kere Central Park’ta görüldü. Öte yandan Central Park’ın kalbindeki kayalıklar ve zirvelik ormanlardan oluşan 37 dönümlük bir “vahşi alan” olan Ramble’da haftalarca bir çakal görüldü.
2017 yılında dünya çapında 529 kuş cinsinin tahlili, bunlardan 66’sının sadece kentsel alanlarda bulunduğunu buldu. Buna yalnızca yabani güvercinler üzere klasik kent kuşları değil, birebir vakitte oyuk baykuşları ve siyah-kırmızı ötücü ispinozlar üzere bölgelerine has çeşitli çeşitler de dahil.
YABAN HAYATI MEZARLIKLARA SIKIŞTI
Şehirdeki yaban hayatın, mezarlıklar üzere klâsik kentsel yeşil alanlarına sıkışıp kalmasını istemiyorsak elimizi çabuk tutmalıyız. Kent plancıları, peyzaj mimarları ve kentsel yabanî hayat yöneticileriyle giderek daha fazla işbirliği yapmalıyız. Zira, insan nüfusunun yarısından fazlası kentsel alanlarda yaşıyor ve bu oranın 2050’ye kadar yüzde 70’e çıkması bekleniyor. Birleşmiş Milletler (BM), dünyadaki tüm binaların metrekarelerinin 2060 yılına kadar ikiye katlanmasını bekliyor. Bu da yaban hayatı için daha az alan kalması demek.”
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı
