Erkeklerde ürolojik sorunlar, her yaşta ortaya çıkabiliyor. Birtakım sıkıntıların ileriki yaşlarda, kimilerinin ise yüklü olarak genç erkeklerde …
Erkeklerde ürolojik sorunlar, her yaşta ortaya çıkabiliyor. Birtakım sıkıntıların ileriki yaşlarda, kimilerinin ise yüklü olarak genç erkeklerde görüldüğünün altını çizen DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, erkeklerdeki en değerli ürolojik meseleler olan penis eğriliği, prostat kanseri, andropoz ve varikosel hakkında değerli bilgiler veriyor.
Erkeklerde testosteron hormonunun azalması nedeniyle ortaya andropoz, kendini unutkanlık, hafıza kaybı, konsantrasyon zahmeti, uykusuzluk, testislerde küçülme ve kısırlık, libido ve cinsel istek azalması, sıcak basması, kıllanmada azalma, kemik yoğunluğunun azalması, osteoporoz ve beden yağında (özellikle göbek bölgesinde) artışla aşikâr ediyor. “Andropozdan kaçış yok” diyen DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, 30 yaşından sonra istisnasız tüm erkeklerde erkeklik hormonu testosteronun her yıl yüzde 1 oranında azaldığını belirtiyor. Yapılan çalışmalarda 70-80 yaş aralığındaki erkeklerin yüzde 30’unda orta önemli eksiklik, yüzde 50’sinde ise hafif seviyede testosteron düşüklüğü saptandığını söyleyen Prof. Dr. Eskiçorapçı, bu durumun sperm bitmesi manasını taşımadığının altını çiziyor.
Erkeklerde spermin bitmediğini, 80 yaşındaki büyük bir erkekte bile gereğince sperm bulunacağını ve çocuk sahibi olabileceğini söz eden Prof. Dr. Eskiçorapçı, “Yaşla bir arada testoteron seviyeleriniz ve bilhassa özgür testosteron düzeyiniz azalacaktır. Bu azalma her vakit cinsel işlevleri büsbütün durdurmaz. Bununla birlikte cinsel istek ve işlevlerde azalma olacaktır. Bunu denetim altında tutmak için yılda bir kere kanda testosteron düzeyi baktırmayı ve gerekirse tıbbi yardım almayı bilhassa 40 yaş sonrası tüm erkekler için cinsel işlevleri makul seviyede tutmak açısından öneririm” diyor.
Penis eğriliği tedavi edilmezse ereksiyon kaybına neden oluyor
1743’te Fransız berber-cerrah Francois Gigot de la Peyronie tarafından tanımlanan ve bu tarihten sonra da Peyronie Hastalığı olarak bilinen penis eğriliği, peniste olağandışı açılanma ve bükülmeyle, ereksiyon sırasında peniste oluşan ağrıyla kendini aşikâr ediyor. Hastalığın mühleti uzadıkça ve bilhassa 6 ayı geçtikçe penisin zarının anatomik yapısında önemli ve geri dönüşsüz değişiklikler meydana geleceğine dikkat çeken Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı, “Doktora başvurmak için 6 aydan fazla gecikme olursa ereksiyon kaybı görülebilir. Çünkü penisin dış zarı(tunika albuginea) 6 aydan sonra elastikiyetini ve ereksiyonda vazifeli damarları sıkıştırma ve kanın peniste hapsolmasını sağlama işlevini yitirir. Bu işlev kaybı da sonuçta penis eğriliğinin yanında daha önemli bir sorun olan ereksiyon işlev kaybına sebep olur. Yani eğrilik için doktora başvurmakta geç kalınırsa ereksiyon da kaybedilebilir. Bu durumda ilaçla tedavi olma bahtlarını kaybeden hastalar ameliyat olmak zorunda kalırlar” diyor.
Peyronie hastalığının en sık 40-70 yaşlarda ve bilhassa 50’li yaşlardan sonra görüldüğünü anlatan DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Eskiçorapçı, bu hastalığa yüksek kolesterol, şeker-diyabet hastalarında ve hipertansiyon ve beta bloker ilaç tedavisi alan erkeklerde daha sık rastlandığını da belirtiyor. Prof. Dr. Eskiçorapçı, bununla birlikte, penise uygulanan süreçlerde, sonda takılması ve kamera ile yapılan taş ameliyatlarında, prostat lazer ameliyatlarından sonra nadiren de olsa eğrilik görülebileceğini tabir ediyor. Erken periyotta teşhis edildiğinde hastalığın ilaçla tedavi edilebileceğini hatırlatan Prof. Dr. Eskiçorapçı, ayrıyeten plak içine iğne ile yapılan intralezyonel enjeksiyon tedavilerinin de tekrar erken devirde 60-70 civarında muvaffakiyet gösterebileceğini belirtiyor.
Varikosel daha çok genç erkeklerde görülüyor
Erkeklerde sıkça görülen hastalıklardan biri da varikosel… Testis damarlarının varisleşmesi olarak açıklanabilecek bu hastalık, en sık 15-25 yaş ortası erkeklerde görülüyor. Varikoselin 80-90 oranında solda görüldüğünü belirten Prof. Dr. Eskiçorapçı, bu durumun nedenini şöyle açıklıyor: “Sol taraftaki damarların şah damarı (venakava) yerine böbrek damarına bağlanır. Bu durum yerçekimi tesiri ile birleşince mekanik olarak kanın geri dönüşünü tesirler ve kanın testis damarlarında göllenmesine sebep neden olur.”
Varikoselin kesin bir nedeni bulunmadığını söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Eskiçorapçı, bu hastalığın sperm üretimini etkilemediğini ve sanılanın tersine çocuk yapma ihtimalini düşürmediğinin altını çiziyor. Varikoselin bacakta meydana gelebilen varisli damarlara çok benzediğine dikkat çeken Prof. Dr. Eskiçorapçı, “Bazı hastalarda genişleyen damarlar o kadar besbellidir ki dışarıdan bakıldığında bir “torba içindeki solucanlara” misal. İleri derece varikosellerde daha fazla kısırlık ihtimali görülür. Daha da ender olmakla bir arada varikosel kan akımını bozarak testisi küçültür ve işlevlerini bozabilir. Yüzde 1-2 üzere çok ender görülen bu durum önemli sonuçlar doğurabilir ve acil müdahale gerektirir” diyor.
Varikoselin ilaçla bir tedavisi bulunmadığını hatırlatan Prof. Dr. Eskiçorapçı, geçmeyen testis ağrısı ya da kısırlığa sebep olan varikosel varsa ameliyat yapıldığının altını çiziyor. Birden fazla hastanın varikosel ile yaşayabileceğini belirten Prof. Dr. Eskiçorapçı, tüp bebek tedavisi öncesinde spermleri artırmak için de varikosel ameliyatı uygulandığını ve bu ameliyatın tedavinin muvaffakiyetini artırdığını tabir ediyor.
Prostat kanserinde yeni tedavi usulleri ülkemizde de uygulanıyor
Prostat kanserinde günümüzde daha erken yaşta, sıklıkla 50’li yaşların sonu ve 60’lı yaşların başında teşhis konuluyor. Erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser çeşidi olan prostat kanserinin tedavisinde en büyük muvaffakiyet ameliyatla alınıyor. Ameliyat sonrası yüzde 5 civarında idrar kaçırma riski, hudutların korunmasına karşın yüzde 30-50 arasında ise cinsel işlevlerde bozulma görülebiliyor. Işın tedavisi ise kanser denetimi açısından ameliyata yakın sonuçları olmakla bir arada cinsel işlev ve idrar sorunları tekrar görülebileceğini söyleyen Prof. Dr. Eskiçorapçı, son yıllarda tüm prostatın çıkarılması yahut ışınlanması yerine yalnızca tümörlü bölgenin tedavisinin (fokal tedavi) gündemde olduğunu anlatıyor.
Bilhassa High intensity focused ultason (HIFU) usulü ülkemizde de uygulandığını hatırlatan Prof. Dr. Eskiçorapçı, şöyle devam ediyor: “Bu tedavi ultrason dalgalarının prostat içine odaklanması ile kanser hücrelerini yok etme prensibine dayanmaktadır. Gelecek vadeden bu tedavi formunun idrar kaçırma ve cinsel işlevler açısından avantaj sağlayabileceği bildirilmektedir. Sertleşme bozukluğu ve idrar kaçırma üzere yan tesirleri azaltmanın dermanı olarak, yalnızca kanserden etkilenmiş prostatlı alana uygulanması nedeniyle, lokalize prostat kanseri tedavisi için lokalize bir tedavi formülüdür.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
