Son devirlerde fiziki olarak rastgele bir rahatsızlığı bulunmadığı halde yaşadığı kimi belirtileri kendince yorumlayarak önemli bir hastalığı …
Son devirlerde fiziki olarak rastgele bir rahatsızlığı bulunmadığı halde yaşadığı kimi belirtileri kendince yorumlayarak önemli bir hastalığı olduğunu düşünen ve yoğun bir dert sorunu yaşayan şahısların sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu durumhipokondriyazis ya da hastalık tasası bozukluğu olarak isimlendiriliyor. Bu rahatsızlık ile karşı karşıya olanların günlük sorunlarla başa çıkma hüneri azalabiliyor, ömür kalitesi düşüyor ve kişi doktora gitmekten de kaçınabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü, hastalık derdi bozukluğu (hipokondriyazis) hakkında bilgi verdi.
Hasta olma korkusu iş ve toplumsal hayatı olumsuz etkiliyor
Hastalık korkusu bozukluğu kişinin önemli bir hastalığa yakalanma korkusu yahut kişinin aslında bu hastalığa sahip olduğu inancıyla ilgili yoğun telaş ile kendini gösteren bir rahatsızlıktır. Önemli bir hastalığa yakalanma mümkünlüğünü başka insanlardan daha yüksek olarak değerlendirirler. Kişi; çarpıntı, terleme, kas ağrısı, uyuşma, sırt ağrısı, karın ağrısı, şişkinlik, öksürük, baş ağrısı üzere belirtileri önemli algılayarak değerli bir rahatsızlığın belirtisi olarak yorumlar. Kâfi seviyede tıbbi tetkik ve değerlendirmeler yapılmasına karşın, kişinin bedensel bir rahatsızlığı olduğuna dair inancı devam eder. Bu tasaların dış görünüm ile ilgili olmaması ve bu yoğun tasa ve bedensel uğraşın en az 6 ay sürüyor olması toplumsal, mesleksel ve başka alanlarda fonksiyonellik kaybına yol açması başka teşhis kriterlerindendir.
DSM (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) 5 Teşhis Kriterleri’ne nazaran hastalık korku bozukluğuna sahip insanlarda bu belirtiler bulunur:
Küçük bir hastalık belirtisi bile çok önemli algılanıyor
Hastalık derdi bozukluğuna sahip bireyler bu durumun çok mantıklı olmadığının farkında olsalar bile kaygılanmaya devam ederler. Niyetleri ve konuşmaları çoklukla fizikî hastalıklarla ilgili kaygılar etrafında döner. Kimi olgularda ise kişi niyet ve bedensel uğraşlarının mantıksız olduğunun şuurunda olmayabilir. Bir hastalığı olduğuna dair yoğun dert yaşamaları küçük fizikî değişimleri dahi (yorgunluk, ağrıyan kas, küçük bir yara gibi) önemli bir rahatsızlığın habercisi olarak yorumlamalarına sebep olur. Cinsiyet ve başka sosyodemografik (eğitim, uygar durum gibi) özellikler bu rahatsızlıkta belirleyici değildir.
Tedavide ilaç takviyesi ve psikoterapi uygun sonuçlar veriyor
Hastalık korkusu bozukluğu genç yaşta başlamakla birlikte, 40-60 yaş arasında da sıkça rastlanmaktadır. Tedavide en düzgün sonuç, doktor denetiminde ilaç dayanağı ve psikoterapi kombinasyonu halindedir. Psikoterapidesteği ile kişinin bedensel belirtilerini felaket olarak görmesine yol açan tetikleyici etkenler ve bu korkuya özdeş belirtiler üzerinde durulur. Tedavi uygulandıkça da kişi daha üretken, daha fonksiyonel ve daha uygun hissedebilmektedir.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı